Doping

Günümüzde Hemodiyaliz Tedavisi ve Hemşirenin Rolü – Hatice Gök

Ülkemizde 70000 SDKBY hastası bulunmaktadır. Bu hastaların tedavilerinin her aşamasında hemodiyaliz hemşiresinin rolü büyüktür. Hastalığı kabullenmek, tanımak ve öğrenmek zor ve çetin bir yoldur. Her hastanın SDKBY den sonra kurduğu hayat kendine özgüdür. Hastalığın belirti ve bulguları insandan insana farklılıklar gösterdiği gibi da tedavi de kişiye göre farklılıklar gösterir. Bir hemodiyaliz hemşiresi hastalığın her aşamasında kişinin yaşam şekli oluşan çevresel faktörler hasta üzerindeki psikolojik etkileri de gözeterek bir bakım verir. Bir hemodiyaliz hastası kendini ehil ellerde güvende hisseder. Aldığı eğitimi tecrübesiyle harmanlayabilen bir ekip hemodiyaliz tedavisinin kapısını açan anahtar gibidir. Peki, hemodiyaliz tedavisi nedir, böbreklerimizin vücudumuzdaki görevleri nelerdir.

Vücudun normal fonksiyonlarını yerine getirilebilmesi için tüm değerlerin belirli sınırları içinde olması gerekir. Böbreklerimizi bu açıdan değerlendirdiğimizde çok hayati işlevleri vardır. Anatomik olarak bakıldığında karın zarının arka kısmında( retroperitonal bölgede)  boyutları 9 ile 13cm arasında, şekil olarak fasulye yi benzeyen bu organlarımızın vücudumuzda birçok hayati görevi vardır.   Böbreklerin işlevlerini kısaca sıralayacak olursak bu organların hayatımızdaki önemini daha iyi anlayabiliriz;

Aldığımız besin maddelerinin hücrelerde yakılması sonucu açığa çıkan vücuttan atılması gereken üremik toksinleri ve ilaçlara bağlı ürünleri vücuttan atmak.

  • Vücudun ihtiyacına göre gerektiğinde fazla suyu atarak, gerektiğinde de vücutta suyu tutarak su dengesini sağlamak.
  • Asidik yapıdaki metabolikleri vücuttan atarak asit baz dengesini sağlamak.
  • Kan basıncını kontrol altında tutmak.
  • Eritropoetin hormonu salgılayarak, kan üretimini sağlamak.
  • D vitaminini sentezlemek  (vb)

Kronik böbrek yetmezliğinde böbrekler aşamalı olarak işlevlerini yitirirler, bu kalıtsal hastalıklar neticesinde olabileceği gibi, kişinin kendine özgü yaşam tarzı, beslenme bozukluklarının da payı küçümsenmeyecek kadar önemlidir. KBY de rol oynayan hastalıklara göz attığımızda Hipertansiyon, diyabetesmellitus , glomerülonefrit, polikistik böbrek, lupus gibi  hastalıkları sıralayabiliriz. SDKBY  gelene kadar geçen zaman, genellikle 5 evrede değerlendirilir.  1. ve 4. evreler arasında, böbreğin fonksiyonlarını korumak amaçlanır. Hastalık 5. evreye geldiğinde böbrek işlevlerini tamamen yapamaz hale gelir, böbreğin en küçük işlevsel birimi olan nefronlar geri dönüşümsüz olarak işlevlerini yitirirler.  Hasta için uygun olan, yapılacak en iyi tedavinin planlanmasıdır.  Bu periton ya da hemodiyaliz tedavisi mümkünse böbrek nâkili olmalıdır.   Bu evreler böbreklerin GFH( glomerüler filitrasyon hızı) nın saptanmasıyla sınıflandırılır. Buna böbreklerin süzme işlemi de diyebiliriz.   Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre ülkemizin % 16 SDKBY tedavisi görmekteyken bu sayıya her sene beş bin kişi eklenmektedir. Hemodiyaliz tedavisi bu hastaların nakil olmayı bekledikleri süreçte yaşama tutunmalarını sağlayan bir tedavi biçimidir.

Peki, hemodiyaliz tedavisi nasıl uygulanır?

Haftada iki ya da üç defa ve dört saat süren bu işlemin gerçekleşebilmesi için, şebeke suyunu tamamen arıtan bir su sistemi olmalıdır. Bu sisteme hemodiyalizin kalbide diyebiliriz. Hastaya özel solüsyonlar, bir memran (zar),hemodiyaliz seti ve hemodiyaliz makinesiyle çevresel hazırlıklar tamamlanır.   Hastanın hemodiyaliz tedavisine hazırlanması için vücutta bulunan santral venler kullanılarak katater takılır. Hasta için hemodiyaliz işlemi yıllar sürecek bir tedaviye dönüştüğünde, tercih enfeksiyon riskinin daha az olması, hastanın konforu ve tedavi yeterliliği düşünülerek genellikle kolun ön tarafında arter ve venin birleştirilmesiyle oluşan bir AVF (arteriyovenöz fistül) oluşturulmasıdır.  Katater takıldıktan hemen sonra hastaya hemodiyaliz tedavisi uygulanabilirken, AVF kullanılması için, ameliyat yapıldıktan sonra 2 hafta ile 3 ay gibi bir sürenin geçmesi gerekmektedir.   Hemodiyaliz tedavisinin temel prensibi difüzyon ve ultrafilitrasyon üzerine kuruludur.

DİFÜZYON:

Suda çözülmüş bir maddenin, yüksek konsantrasyon da olduğu taraftan, düşük konsantrasyonda olduğu tarafa geçme hareketidir.

ULTRAFİLİTRASYON:

Sıvının yarı geçirgen bir memrandan hidrostatik basınç etkisiyle geçirilme prensibine dayanır. Yüksek moleküler ağırlıklı katılar ve çözünmemiş maddeler tutunurken su ve düşük moleküler ağırlıklı çözünmüş maddeler memrandan geçer.

Amaç; Hastanın hemodiyaliz tedavisi almadığı günlerde, öncelikli olarak vücudunda  birikmiş olan sıvıyı ultrafilitrasyon yoluyla boşaltmak. Sağlıklı insanların vücuttan idrar yolu ile attığı üre kreatinin, potasyum, fosfor gibi elektrolitleri difüzyon yoluyla normal sınırlar içinde tutmaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu