Glokom (Göz Tansiyonu) Deyip Geçmeyin!
Tıp dilinde ‘Glokom’ , halk arasında ‘Göz tansiyonu veya Karasu Hastalığı’’ olarak bilinen , birçok kişiyi etkileyen, sık rastlanan ayrıca sinsice ilerleyen yani son ana kadar fazla belirti vermeyen glokom kronik bir göz hastalığıdır. Bazen göz ardı edilse de ilerleyen zamanlarda körlüğe sebep olabilmektedir. Eğer glokom adı verilen göz hastalığı erken teşhis edilemez ise zamanla gözün içindeki yapıları beslemekten sorumlu olan göz içi sıvısının göz kanallarından yeterli miktarda boşalamamasına ve bunun sonucunda gelişen göz içi basıncının artmasına bağlı olarak optik sinire (görme olayının gerçekleşebilmesi için gerekli olan göz siniri) baskı oluşturmasına sebep olarak sinirin zarar görmesine neden olur. Eğer önlem alınmaz ise bu durum kalıcı görme kaybına kadar gidebilmektedir.
İçindekiler
Glokom Belirtileri Nelerdir?
- Sabahları belirgin hale gelen baş ağrısı
- Gözlerde kanlanma
- Arada sırada bulanık görme
- Örneğin televizyon izlerken gözlerin altında ağrı hissetme
- Işıkların çevresinde ışıksal halkaların varlığı (Geceleri)
Glokoma Yakalanma Eğilimi Olanlar ve Riski Arttıran Faktörler?
- Ailede glokom öyküsü bulunanlar,
- Diabetes Mellitus (Şeker hastalığı) öyküsü bulunanlar,
- Hipotiroidi hastalığı olanlar,
- Geçmiş ameliyat öyküsünde göz ameliyatı varlığı,
- 40 yaşın üstünde olmak,
- Hipertansifler (Yüksek kan basıncı olanlar)
- İlerlemiş miyopinin varlığı,
- Uzun süreli kortizon kullanma gibi durumlarda bireyler glokom varlığıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Glokom Teşhisi ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Öncelikli olarak bilinmesi gereken nokta glokomun sinsice ilerleyen ve son ana kadar fazla belirti vermeyen bir hastalık olduğu dolayısıyla erken tanı konulması oluşabilecek komplikasyonları önlemek açısından çok önemlidir. Bunun içinde göz hekimi tarafından yapılacak detaylı bir muayene yapılması gereken ilk adımdır. Muayene genelde görme keskinliğinin belirlenmesini, rutin göz kontrollerinin yapılmasını bunun yanında göz içi basıncının ölçülmesini ayrıca göz içi sıvısının dışa boşalmasını sağlayan kanalların kontrolü ve göz sinirinin yani optik sinirin durumunun değerlendirilmesini içerir. Eğer gerekli görülürse, bilgisayarlı görme alanı ve/veya göz siniri analiz yöntemleri kullanılabilir. Bu tanı yöntemleri kullanılan yöntemlerden bazılarıdır.
Tanı konduktan sonraki aşama olan tedavi aşamasında ise amaç göz içindeki sıvının kanallardan boşalamaması sonucu ve sıvının giderek artmasına bağlı olarak oluşan basıncın optik sinire hasar vermesini durdurmak ve görme kaybının veya ilerlemesinin önüne geçmektir. Tedavi kısmında uygulanabilecek yöntemler 3 aşamada gerçekleşebilmektedir bunlar; ilaç tedavisi, laser tedavisi ve cerrahi tedavidir. Genelde tedavi başlangıcında kullanılan ilk yöntem ilaç tedavisi olsa bile tedavi yöntemi ile ilgili bilinmesi gereken önemli kısım tedavi yönteminin şekline hekimin kararıyla başlandığı ve hasta bireyin hastalığının hangi boyutta olduğu ise tedavinin şeklini etkileyen durumlardandır.
Kübra Vural